BUNALTI KRİZİ (Bunalım Geçirme) TANI-TEDAVİ-TÜRLERİ-NEDENLERİ
Akut bunaltı krizinin ardındaki etkenlerin saptanması tedavinin temelini oluşturur. Bu
nedenle hastalığın öyküsü, hastanın kendisi ve yakınmaları hakkında ayrıntılı bilgi alınması
çok önemlidir.
Bunaltı aksiyete durumunu belirlemede gelenlikle herhangi bir güçlük çekilmez. Hasta bir
panik ya da yaklaşan bir tehlike duygusu içindedir. kaygı, gerginlik ve huzursuzluk duyar. Aşırı hareketlilik, titreme, terleme, ağız kuruması, ellerin bükülmesi, nabzın ve bazen
solunum hızlanması gibi bunaltıya özgü fiziksel belirtileri gösterir.
Bunaltı kalabalık ve sıkıcı ortamlarda atarak tam bir panik ya da şiddetli huzursuzluk
biçiminde doruk noktasına ulaşabilir. Böyle zamanlarda hasta çoğu kez ölüm ya da yakın bir felaket korkusu duyar.
Bunaltı belirli bir nesne ya da durum çevresinde gelişmiş olabilir. Örneğin hasta yediği
yemekte bulaşıcı bir mikrop bulunduğu, çocuğunun ölmek üzere olduğu ya da ertesi sabah işten atılacağı korkusunu kapılabilir.
Hastalığın öbür temel tipi olan bağlantısız bunaltıda kişi aynı belirtileri gösterir ama
bunları belirli bir nedene bağlayamaz Yaşamın her yönüyle ilgili olan bu sürekli kaygı bazen bütün vücudu kaplayan bir duygu ve kendinden geçme izlemini biçimini alır.
Uç durumlarda kişiliğini yetirme duygusu ortaya çıkar hasta vücudunun bazı bölümlrinin kendisine ait olmadığı ya da vücudun bazı bölümlerinin kendisine ait olmadığı ya da
vücudundan ayrılmış olduğu duygusuna kapılır.
Bunaltı genellikle yaklaşan bir dış tehlikeyle yada hastanın cinsellik ya da saldırganlık
dürtülerini denetleyememe korkusuyla bağlantılı bir tepkidir. Hasta içinde bulunduğu
durumu ve kendisini denetleme gücünü yitirmekten korkar korkunç bir olayla karşılaşacağı duygusuna kapılır. Bunun tipik bir örneği yeni doğum yapmış bir annenin bebeğine bakma gereği karşısında baskı sıkıntısı duymasıdır Anne kötülük
yapma, zarar verme ya da yaralama korkusuyla bebeğe dokunmaktan çekinir.
TANI Tanıda en çok saf bunaltı ile huzursuzluk ajitasyon ya da ruhsal çöküntüye depres yon eşlik eden bunaltı durumları birbirine karıştırılır. Hasta kriz öncesiyle ya da kriz anıyla ilgili olarak ruhsal çöküntüye işaret eden bilgiler vermezse, aile bireylerini de
sorgulamak gerekir .
Çünkü ruhsal çöküntü söz konusuysa zaman geçirmeden uygun bir uzun vadeli tedaviye
başlamak gerekir. çünkü ruhsal çöküntü söz konusuysa zaman geçirmeden uygun bir uzun vadeli tedaviye başlamak gerekir. Bu ayrım yalnız akedemik açıdan önem taşımaz.
İki durumun uzun vadeli tedavileri bütünüyle farklı, ama acil tedavileri aynıdır.
Çoğu zaman akut şizofreni nöbetinin ilk belirtisi, temeldeki ağır bozukluğu örtebilen bunaltıdır. Bu tür şizofrenik bunaltının çok tipik bir belirtisi eşcinsellik korkusudur.
Hasta eşcinsel olmak ya da eşcinsellikle suçlanma korkusuyla büyük huzursuzluk duyar.
Çoğunlukla birilerinin ona bu amaçla yaklaştığı ya da kendisinin düşünmeden kötü bir
davranışta bulunacağı yanılsaması içindedir.
Hastada gene şizofreniye işaret eden, görsel ya da işitsel varsanılar, usdışı düşünce
ler yüzeysel ve uygunsuz duygulanım gibi kanıtlar da aranmalıdır. Bu tür hastalarda büyük yatıştırıcılarla tedaviye olabildiğince çabuk başlaması gerektiğinden doğru tanı
çok önemlidir.
Bazen mani durumu da bunaltıyla karıştırılabilir. Ama genellikle panik hastalar aşırı harektli öforik ve canlıdır. Bu yüzden mani kolayca bunaltıdan ayırt edilebilir.
Ruhsal nedenlerle tedavi görmekte olan hastalarda ayırıcı tanı sorun yaratır. Hastanın büyük yatıştırıcılar grubundan bir ilaçla tedavi görüp görmediği dikkatle sorgulanmalıdır.
Çünkü bu ilaçlar da bazen bunaltıyla kolayca karıştırıla bilen bozukluklara yol açar.
Hastada bunaltı belirtileri ya da başka belirtilerin yanı sıra aynı bedensel bozuklukları
gibi ekstrapiramidal sistemle ilgili belirtiler eşlik eder.
Son olarak belirli bir tedavi gerektirmeyen normal bunaltı durumlarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Bunaltı kişinin belirli uyuranlara ve dış tehlikelere karşı gösterdiği
tümüyle normal bir duygusal tepki de olabilir. Normal bunaltıda insan her şeyi ve özellikle sıkıntılarını gerçekçi bir biçimde aktarabilecek güçtedir.
RUHSAL TEDAVİ Huzursuzluk ve taşkınlık ya da ileri derecede bunaltı içindeki hastayı
ilk yardım için hekime götüren genellikle aile üyeleri ya da arkadaşlarıdır. Hekimin sorunu ya da arkadaşlarıdır. Hekimin sorunu ya da çözümü belirmede bu insanların
varlığının gerekip gerekmediği ne hızla karar vermesi önemlidir.
Hastayı kısa bir süre için de olsa eşlik eden insanlardan ayırmakta yarar vardır.
Böylece yakınları, hastanın bunaltı ya da huzursuzluğunun hızla denetim altına alınabileceği konusunda güven duyar. Ayrıca hastanın, yakınlarının yanın damı yoksa onlardan uzakta mı daha iyi olduğunun gözlenmesi için biraz zaman kazanılır.
Hasta yakınlarının yanında kendini daha güvencede hissediyorsa, onların bulunmaması için
bir neden yoktur. Ama bu durumda hastadan özel yaşamıyla ilgili konuları serbestçe
konuşmak için izin istemek uygundur.
Hastanın yakınları genellikle tedaviye yardımcı olabilir. Çünkü gereği uyarınca yazılı olarak verilse bile, hastanın önerileri ve öğütleri unutması kolaydır. Eşlik edenlerden birinin hastanın bunaltısını beslediği görülürse, görüşme sırasında bir başka akraba yada arkadaşının bulunması uygundur. çünkü yeni gelen kişinin varlığı bunaltılı hastayı
sakinleştire bilir.
Hastaya güven, veren, sakin bir tutum içinde yaklaşmak kesinlikle gereklidir. Buna karşılık
tümüyle duyarsız davranmak da yalnıştır. Hastanın acı , endişe, sıkıntı ve korku içinde
olduğunun anlaşıldığı ve bunları hafifletmek için bir şeyler yapabilceği uygun bir dille
anlatılmalıdır.
Aşırı huzursuz olan ve bu nedenle ayrıntılı bilgi verecek durumda olmayan hastalarada
herşeyin yolunda gideceği biçiminde güvence vermek yerinde olur. Hastanın doyurucu
bir iletişim kurulamayacak durumda olduğu olgular dışında, ilaç kullanmaya başlamadan
önce ilk görüşme sırasında olabildiğince çok bilgi almak gerekir.
Bazen bunaltılı hastayla doğrudan fiziksel, temas son derece yararlıdır. hastanın elini ya da kolunu tutmak genellikle sakinleştirici bir etki yaratır. İnsan teması her zaman güven
vericidir. Bunaltılı hastalarda sık rastlanan bir başka sorun da herhangi bir biçimde
denetim gücünü yitirme ya da deli tanısıyla akıl hastanesine gönderilme korkusudur.
Hastanın kendisiyle ilgili korkularını ve özellikle delilikten ne anladığını kısaca araştırmak ve ona deli olmadığını, yalnızca bir bunaltı krizi geçirdiğini açıklamak yararlıdır. Eğer geçmişte hiç denetimini yetirmemişse bunu hastaya söylemek ve şimdi
yitirmesi için de bir neden bulunmadığını eklemek güven verici olabilir.
Olguların büyük bölümünde iyi sonuç veren bir yaklaşım hastanın olmasından korktuğu şeyi hayalinde canlandırmasını istemektir. Böylece hasta bunun grçekleşmesi durumunda
bile büyük bir felaket olmayacağını görebilir. Kuşkusuz hasta çocuklarını öldürmekten
ya da gerçekten felaket olabilecek bir şey den kaygı duyuyorsa , bu yaklışım geçerli değildir.
Ama örneğin sevgilisi tarafından terk edilmekten, yakın bir gelecekte işinden
olmaktan ya da parasını yalnış yere yatırmaktan korkuyorsa bu yönteme başvurmak yerinde olabilir.
Hasta yeterince iletişime açık bir hale geldiğinde ve iyi bir ilişki kurulduğunda, bunaltının
hangi koşullarda ortaya çıktığı dikkatle araştırmalıdır. Bunaltının öncesindeki olaylar
tabloyu kötüleştiren ya da hafifleten etkenler ve bunlara eşlik eden belirtiler bilinmelidir
Bu sorgulamanın aynı zamanda tedavi işlevi vardır, çünkü hastanın bunaltıyla bağlantılı bazı güçlü duygularını dışa vurmasına ve bilinç düzeyine çıkarmasına olanak verir.
Hastanın geçmişte benzer durumların nasıl üstesinden geldiğini ve şimdi gerçeği göğüsleme mekanizmalarının neden yetersiz kaldığını belirlemek çok önemlidir.
Hastanın korkuları hemen herzaman abartılıdır. ama hiçbir zaman küçümsenmemeli ya da
alay konusu edilmemelidir. Bazen korkular gerçek de olabilir. Mafya tarafından tehdit
edildiğini belirtiğinde, hasta belki de gerçek bir tehdit altındadır. Bu nedenle hastadan
öyküsünü doğrulayabilecek bazı ipuçları gerekebilir.
Konuk Yazar Zerrince__
Tweetle
Bizi Takip Edin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder